Sayfalar

30 Mayıs 2011 Pazartesi

can yücel

yalnızlığa dayanırım da,
bir başınalığa asla
yaşanmak hoş değil, duvarlara baka baka
bir dost göz arayışıyla,
saat tıkırtısıyla… korkmam..!
geçinip gideriz biz mutluluğa,
ama;
“günün aydın,
akşamın iyi olsun”
diyen biri olmalı,
bir telefon sesi çalmalı,
ara sıra da olsa kulağımda…
yoksa, zor değil, hiç zor değil,
demli çayı bardakta…
karıştırıp, bir başına yudumlamak doyasıya.
ama:
“çaya kaç şeker atarsın?”
diye soran bir ses olmalı ya
ara sıra..!

29 Mayıs 2011 Pazar

şefkat

insanların seslerinde kayboluyorum, hiç kulak vermiyorum içimdeki çığlığa. Güneş çoktan terk etmiş şehri, martılar suskun bu gün,bir durgunluk var halimde, bir başkalık. Kimsenin yokluğuna bağlamıyorum bunu, sadece değişiyor bir şeyler; kırılan her şey yer buluyor kalbimde. Ilık bir rüzgar dağıtıyor saçlarımı, yalnızlığım düzeltiyor şefkatlice, gülümsüyorum.

Charles Bukowski, Gülün Gölgesinde

Hiçbir zaman olması gerektiği gibi değil, dedi insanlar.
Müziğin sesi, sözcüklerin yazılışı.
Hiçbir zaman olması gerektiği gibi değil, dedi, bütün bize öğretilenler, peşinden koştuğumuz aşklar, öldüğümüz bütün ölümler, yaşadığımız bütün hayatlar,
Hiçbir zaman olması gerektiği gibi değiller, yakın bile değiller.
Birbiri arkasında yaşadığımız bu hayatlar, tarih olarak yığılmış, türlerin israfı, ışığın ve yolun tıkanması, olması gerektiği gibi değil, hiç değil, dedi.
Bilmiyor muyum? diye cevap verdim.
Uzaklaştım aynadan.
Sabahtı, öğlendi, akşamdı.

Hiçbir şey değişmiyordu.
Her şey yerli yerindeydi.
Bir şey patladı, bir şey kırıldı, bir şey kaldı.

Charles Bukowski, Gülün Gölgesinde